Tel: +90 216 347 63 25 - 26    Email: info@uzer-hukuk.com

BOŞANMA DAVALARI VE BOŞANMA ARABULUCULUĞU ÜZERİNE…

15 Yıllık meslek hayatımda sayısız boşanma davasında gerek davalı yanında gerekse davacı tarafında, gerek kadın müvekkil, gerekse erkek müvekkil yanında vekil olarak bulundum.

Hepsinde de avukatlık mesleğinin duygudan arınmış olarak profesyonelce yapılması gerektiği düsturuna sadık kalamadan, duygusal anlara sürüklenip, empati yapma ve ardından her bir bireyi kendi yaşadıklarıyla anlamaya çalıştım.

2014 Yılında henüz “Arabuluculuk” mesleğinin pek de duyulmadığı günlerde “Arabulucu” olduğumda ilk amacım boşanma davalarında arabuluculuğun ne kadar önemli rol üstleneceğini düşünmek oldu. Bu saikle Arabulucu olmaya karar verdim. Çok şükür sınavı başarı ile tamamladım.

Güncel Arabuluculuk Kanunumuz ve ilgili mevzuat gereği Boşanma ve Velayete ilişkin düzenlemeler Kamu düzenini ilgilendirdiğinden Arabuluculuk yöntemi ile anlaşmazlığı çözmeye müsait alanlar değildir. Aile içi şiddet içeren anlaşmazlıklar da Arabuluculuk yöntemi ile çözüm üretmeye müsait değildir.

Ancak, boşanmaya ilişkin tüm feri hükümler; yani başta mal rejimleri ile ilgili davalar olmak üzere tazminat ve nafakaya ilişkin hükümler anlaşmazlığın Arabulucuya başvurularak çözüme kavuşturulduğu alanlardır.

Burada asıl belirtmek istediğim, hangi alanların arabuluculuğa uygun olduğundan öte, esasında son derece duyguya ve iletişime dayalı bu anlaşmazlıkların daha ilk aşamada arabulucu vasıtasıyla,  taraflarca istek ve iradelerinin ortaya konulmasıdır.  Bu sayede gerek BOŞANMA hükmünün gerekse VELAYET hükümlerinin ve buna bağlı tüm taleplerin belki de hiç çekişmeli hale gelmeden “ANLAŞMALI BOŞANMA” yoluna gidilerek ortadan kaldırılmasıdır.

Hiç belli olmaz; belki de taraflar arabuluculuk sürecinden sonra, bu farkındalık ile kararlarını gözden geçirmek üzere evlilik birliğini devam ettirme kararı bile alabilirler.

Aslında Aile Mahkemelerinin iş yükünün büyük bölümünü oluşturan “ÇEKİŞMELİ BOŞANMA” davalarının bazen tarafların küçük bir yanlış anlamadan başlayarak, davanın açılması, ardından belki de biz vekillerin o olayı dilekçeye aktarış veya yanlış aktarış şekli ile ömür boyu affedilemeyen kırgınlıkların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Belki de taraflar karşılıklı haklı çıkma hedefi ile birbirlerine hep rest çekmiş, galip gelmek isteğiyle gerçekten diğerinin ne demek istediğini, beklentilerini anlamamış olabilmektedirler.

İçinden çıkılamayan bu iletişimsizlik ve kısır döngü de evliliğin bitirilmesi kararına kadar gidebilmektedir.

 

Bazen de taraflar karşılıklı olarak ne istediklerini bağırarak eşlerine haykırmanın bir iletişim şekli olduğunu zannederek, “aslında ben neler beklediğimi ona defalarca söyledim” diyebilme yanılgısına düşebilmektedirler.

Uzlaşabildikleri ve uzlaşamadıkları konuları davranışları ile ya da koydukları sınırlarla göstermemiş oldukları çoğu zaman biz aile arabulucuları tarafından gözlenmektedir.  

Zira bizim toplumumuzda ailedeki mutluluğu ve huzuru etkileyen oldukça fazla faktör bulunmaktadır. Tarafların aileleri dahi iletişimsizlik nedeniyle yine aile kurumuna son derece olumlu/olumsuz etki gösterebilmektedirler.  

Zira evlilik kurumu mantıksal, matematiksel değil tamamen duygusal dinamiklerle yürümesi gereken bir kurumdur. Mantıklı gelenin değil, mutluluk getirenin tercih edilmesi gerektiği bilimsel olarak da ortaya konulmaktadır. 

BOŞANMA ARABULUCULUĞU taraflar arasında etkin iletişimin sağlanması amacıyla onların iradelerinin serbestçe ortaya konulduğu, çözüme ulaşmak için bunların belirlendiği ve bu sayede çözüme ulaşılabildiği bir yöntemdir.

Arabulucunun gerek hukukçu kimliği nedeniyle Aile hukuku anlamında taraflara yönelttiği sorularla ve gerekse tarafların taleplerinin ve hissettiklerinin ortaya çıkmasını sağlayan ayrı ayrı yaptığı -özel ve gizli- görüşmelerle anlaşmazlığın tarafların kendi iradeleri ile çözüldüğü sonuçlara ulaşmalarını sağlamaktadır.

Aile arabuluculuğunda arabulucunun Aile Hukuku alanındaki yetkinliğinin yanında psikoloji bilimi ve davranış bilimi konularında da yetkin ve deneyimli olması sürdürülen süreçte başarı ve memnuniyet oranlarını artırmaktadır. 

Ülkemizdeki kanuni düzenlemede Aile Hakimlerine gerekirse uyuşmazlığın “sulh” ile bitirilmesi yönünde verilen yetkinin, Aile Mahkemeleri tarafından “Aile Arabuluculuğunun önerilmesi” ve bu konuda süre verilmesi,  yine davanın taraflarının aydınlatılması yolu ile kullanılmasının doğru yöntem olacağı kanaatindeyim.

Bu sayede toplumun ana çekirdek yapısı olan ailenin korunması ve bireysel uzlaşmanın temelden başlayarak toplumsal uzlaşmaya katkı yapacağı inancındayım.

Ayrıca yargıdaki iş yükünün de azalması diğer bir olumlu etki olacaktır.

 

                                                                                                          Av. Arb. Nafiye DİKER

SORUNUZ MU VAR ?
Kafanıza takılan bir sorunuz mu var ? Hemen bize yazın uzmanlarımız sizi en kısa sürede bilgilendirsin.

Diğer Yazılar